Dokusuz Yüzeylerin Tarihsel Gelişimi
  • Dokusuz Yüzeylerin Tarihsel Gelişimi

     

     

    DOKUSUZ YÜZEYLERİN TARİHÇESİ

    Son çeyrek yüzyıl içinde, Türk sanatının erken devirlerine ait keşiflerin yapılması, Türk sanatının kaynakları hakkında birçok bilgiye ulaşılmasını sağlamıştır. Bugünkü Moğolistan’dan güney Sibirya’nın doğusunu, Altayları da içine alan topraklarda bulunan, Türklere ait kurganlardan resim, heykel, tepme keçe ve süsleme sanatlarına ait en eski örnekler, gün ışığına çıkartılmıştır.

    Geçmişe bakıldığında günümüzde dokusuz yüzeyler adı verilen hızla gelişmekte olan sektörün temelinin el yapımı tepme keçelere dayandığı görülmektedir. Orta Asya Türklerine ait Şibe, Katanda, Başadar, Berel, Esik, Tüekta, Pazırık ve Noin-Ula gibi önemli kurganlardan; tepme keçe tekniği ile üretilmiş eyerler, koşum takımları, eyer altı örtüleri, elbiseler, çorap, başlık gibi giyim türleri yanı sıra günlük hayatta kullanılan birçok eser gün ışığına çıkmıştır. Ele geçen ilk keçe örnekleri Hunlara ait keçe eyer örtüleri ve çeşitli örtüler üzerinde genellikle renkli yün iplikler ile yapılmış aplike tekniğine rastlanmıştır. Keçeler üzerine renkli ince derilerle uygulanan aplike tekniği, Hun sanatının en önemli özelliklerinden biridir.

    İlk Türk imparatorluğunu kuran Hunlara ait kurganlardan çıkan keçe örneklerin yanı sıra diğer yüz binlerce eser, bize o dönemde yaşamış toplulukların sanat ve kültürleri, gündelik hayatta kullandıkları eşyalar ve bu eşyaların özellikleri hakkında bilgi vermektedir. Hunlardan başlayarak Orta Asya’daki keçe sanatının gelişmesi incelendiğinde; yapım teknikleri, kullanım alanları, renkler ve bezemeleri açısından çok büyük farklılıklarla karşılaşılmamıştır. Göktürkler ve Uygurlarda da dönem özelliklerine ve bölgenin verdiği imkânlarla keçelerin üretilmeye devam edildiği öğrenilmektedir.

    Geçmişten günümüze kadar keçe Türklerin kullandıkları çadırından, giyim kuşamına kadar pek çok alanda kullanılmıştır. Halk kültürümüzde ve edebiyatımızda kimi zaman tekerleme ve sayışmalarda kimi zaman roman ve şiirlerimizde karşılaştığımız keçe, Göktürklerin tuli denen keçe bebeklerle gömülmesi gibi inançlar içinde de yer bulmuştur. Aynı zamanda Göktürklerin, taht töreninde hakanı beyaz keçe üstünde havaya kaldırma geleneği, bir Türk devlet geleneği olarak orta çağın sonlarına kadar sürmüştür.

    IV. yüzyıldan sonra, atlı göçebe yaşam tarzından, yerleşik düzene geçen Uygurlar Hoço, Bezeklik, Sorçuk ve Turfan şehirlerinde yaşamışlardır. Türk kavimlerinde yaygın olarak kullanılan şapkalara Uygurlar döneminde farklı formlarda da olsa kullanımına devam edildiği görülmektedir. Ele geçen keçe yaygılarda ve fresklerde yer alan beyaz renkli keçe şapkaların, bireylerin sahip oldukları pozisyona göre form aldığı anlaşılmaktadır.

    Uygurlardan sonra Selçuklular döneminde de kullanılan çadırlarda aplike tekniği ile desenlendirilen keçeler kullanılmış olduğu; eyer, börk, çizme ve diğer giysi parçalarının yapımında yine keçe sanatından yararlanıldığı görülmektedir. Bu dönemde kurulan ahilik teşkilatı, Osmanlı döneminde yerini loncalara bırakmış ve keçecilik böylece özel bir yere sahip olmuştur.

    Selçuklulardan sonra Osmanlı döneminde de devam eden keçecilik, I. Abdülhamit devrinde İstanbul’da bir sanat haline gelmiştir. At pazarında 20, Yenibahçe’de ise 10 adet bulunan keçeci dükkânları aldıkları yün ve yapağı ile kendilerine tahsis edilen hamamlarda pişirdikleri keçeleri Cebehane, Mehterhane, Tophane, Has Ahur, Buzhaneve Tersaneye miri fiyat üzerinden imal ederek satışa sunmuşlardır.

    Osmanlı Döneminde de keçeden yapılmış başlıklar kullanılmış ve genellikle şekli ile giyen kişinin sınıfını ya da rütbesini gösteren birer kılavuz olmuşlardır. Bu başlıklar genellikle keçeden yapılmış külahın üzerine kumaşlar sarılarak farklı formlarda kullanılmışlardır.

    Bu dönemde yüksek rütbeli kişilerin ve halk kesiminin ve dini grupların kullandığı başlıklar birbirlerinden ayrı özellik taşımışlardır. Osmanlı döneminin yeniçeri askerleri de, beyaz keçeden yapılmış “üsküf” veya “börk” adı verilen baş giysileri kullanmışlardır. Yeniçerilerin giydikleri bu ilginç başlıklar Osmanlı döneminin minyatürlerinde yer almıştır. Yeniçerilerin giyindikleri bu özel başlıklar dışında yine keçeden üretilen ve Osmanlı döneminin sembolü haline gelen diğer bir başlık türü de fesler olmuştur.

    Osmanlı’dan sonra Türkiye Cumhuriyeti döneminde de çeşitli illerde üretimi ve kullanımı sürmüş olan keçecilik günümüzde teknolojinin sunduğu yeni imkânlar ve gelişmeler doğrultusunda geçmişe göre azalmakla birlikte hala üretimine davam edilmektedir.

    Yurt dışında dokusuz yüzeylerin gelişimi incelenecek olursa 1854‘te August Belford’un ürettiği 114 İngiliz patent numarası altında doldurulmuş ve vatkalarla geliştirilen ürünler şeklinde tanımlanan pamuk keçesi ile çağdaş dokusuz yüzey endüstrisinin doğmuş olduğu görülmektedir. 1920 ve 1930 yıllarında Avrupa ve Amerika’da gelişmeye başlayan dokusuz yüzey endüstrisi 1960’lı yıllarda sentetik elyafların varlığı ve uygunluğu geleneksel tekstil ürünlerine karşı düşük fiyatlarıyla alternatif oluşturmaları, dokusuz yüzey ürünlerin gelişimini hızlandırmıştır. İğneleme tekniği ile liflerin bağlanması ilk olarak geliştirilen tekniktir. Japonların yıllar önce duttan elde edilen lifleri ıslak işlem tekniği kullanılarak tekstil dokusu haline dönüştürmesi, Japonya’da dokusuz yüzey endüstrisinin başlangıç tarihi kabul edilir. Sonuç olarak 3 tane ülke bugün dokusuz yüzey kumaşlarını üretim ve tüketiminin büyük miktarını ellerinde tutmaktadır.

    Dokuma ve örme dışında kalan tekstil yüzeylerinin üretimi 2. Dünya Savaşı sona erdikten sonra 1960’lı yıllarda hızlanmıştır. Bunda 2 faktör rol oynamıştır. Birincisi; sentetik lif üretimindeki artış, ikincisi ise; savaş sonrası inşaat sektöründe görülen canlanmadır.

    Ülkemizde dokusuz yüzey üretimine ilk kez 1960 yıllarında iğneli keçe tipi yer halılarının üretimi ile başlanmıştır. Günümüzde bu alandaki üretim iğneli keçe ve tafting teknikleri başta olmak üzere daha çok halı ve yer döşemeciliğinde, dokusuz yüzey vatka, tela, hijyenik ürünler ve ev tekstilleri alanlarında sürdürülmektedir. Bursa’da başlayan dokusuz yüzey sektörü, Marmara Bölgesinde özellikle İstanbul ve Trakya da yoğunlaşmış olup, son yıllarda Gaziantep başta olmak üzere diğer tekstil üretimi yapan şehirlere de yayılma eğilimi göstermektedir. 

    Dokusuz yüzeyleri geçmişte ve günümüzde üretimi, hammadde özellikleri, teknik özellikleri ve kullanım özelliklerine bir sınıflama yapmak mümkündür.

     

    DOKUSUZ YÜZEYLER

    1-Geleneksel Dokusuz Yüzeyler ( Keçeler )

     2-Endüstriyel Dokusuz Yüzeyler

     

    Olmak üzere 2 grupta toplanır ,

     

    ENDÜSTRİYEL DOKUSUZ YÜZEYLER

     

    1-Hammaddesine göre; 

    A-Doğal ( Pamuk, Yün )

    B-Yapay ( Poliüretan, Polipropilen, Polyester, Viskon )

    C-Harmonik ( Yapay, Doğal )

     

    2-Taban Özelliğine göre  ( Ağ tipi yapılar, Karmaşık yapılar ) 

    3-Teknik Özelliğine göre; ( Tafting yüzeyler, Yapıştırma yüzeyler, Mali tekniği ile üretilen yüzeyler, sabitleştirilmiş tülbent (Nonwoven ) yüzeyler ) 

     

    4-Kullanım Özelliğine göre; 

    A-Tek Kullanımlık ( Çocuk bezi, Bayan hijyen, Temizlik bezi, Tıbbi cerrahi, Tek kullanımlık Giysi, Islak mendil ) 

    B-Uzun Ömürlü ( Halı, Otomotiv, İnşaat, Mobilya, Geo tekstil ) 

     

     

    Yazan %PM, %25 %776 %2017 %20:%Eki in Dokusuz Yüzeyler

Dokusuz Yüzeyler

Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin

images/dokusuzyuzey/dksuz17.jpg

1-Mekanik (Tarakla) Serme (Carding)

Bu yöntemin esası; liflerin tarak makinasında açılarak tülbent oluşturulması ve doku katlama/serme sistemlerinden biriyle dokunun serilmesine dayanmaktadır. Mekanik serme ile doku oluşturulabilmesi için öncelikle balyalar halindeki kesikli liflerin konvansiyonel iplik üretiminde yer alan harman-hallaç makinalarında açılıp temizlenmesi, hava akımıyla tarak makinalarına transfer edilmesi gerekmektedir. Tarak makinasında gerçekleştirilen tarama işlemiyle küçük elyaf yumakları tek lif halinde açılmakta, yapıdaki yabancı maddeler uzaklaştırılmakta, elyafa paralellik sağlanmakta ve belirli ağırlıkta- genişlikte tülbent oluşturulmaktadır.

Nonwoven kumaş üretiminde genellikle iplikçilik endüstrisinde kullanılan taraklar ve bunların bu tür kumaş üretimi için modifiye edilmiş modelleri kullanılmaktadır. Söz konusu tarakların enleri, iplikçilikte kullanılan taraklardan daha geniş olup, 2 ile 5m arasında değişmekte, makina hızları daha yüksek olmaktadır. Aşağıdaki şekilde dokusuz yüzey üretiminde kullanılan tipik bir tarak görülmektedir

images/dokusuzyuzey/dksuz18.jpg 

Yukarıdaki şekil incelendiğinde; bu tip taraklarda iplikçilikte kullanılan taraklardan farklı olarak, şapka tertibatı yerine çalışıcı ve yolucu silindirlerin yer almakta olduğu görülmektedir. Brizör, tambur, çalışıcı ve yolucu silindirlerin yüzeyleri metal teller ile kaplı olup, teller karşılıklı çalışan silindirlerde ters yönde yönlemiş durumda bulunmaktadır.  Bu tip taraklarda tarama işlemi tambur ve çalışıcı silindirin teğet noktasında gerçekleşmekte, çalışıcı silindirlerden yolucu vasıtasıyla alınan lifler taranıp paralel hale gelinceye kadar tekrar tarama işlemine tabi tutulmaktadır.

Nonwoven üretiminde kullanılan taraklarda bulunan tellerin sıklığının arttırılması, silindir hızlarının yükseltilmesi gibi işlemler tarağın etkinliğini arttırmaktadır. Bunun yanında; oluşturulacak tülbentte liflerin farklı yönde yönlenmesi için taraktaki silindir sayıları ve silindirlerin birbirine göre konumları değiştirilebilmekte, çift tamburlu sistemler kullanılabilmektedir. Tarak makinasına eklenen randomizer (karıştırıcı) sistemle de liflerin dokuda farklı yönde yerleşmesi sağlanabilmektedir.

Tarak makinasında lifler paralel hale getirildiği için, oluşan dokuda lifler makina yönüne paralel halde bulunmaktadır. Bu da, oluşan dokunun makina yönünde mukavemetinin ve diğer özelliklerinin daha iyi olmasına, çapraz yönde ise aksi durumun söz konusu olmasına neden olmaktadır. Bir başka deyimle, oluşan doku her iki yönde farklı özellikler göstermekte, anizotropik yapıda bulunmaktadır. Kullanım yerinde beklenen özelliklere göre, yapının her iki yönde de aynı özellikleri göstermesi (izotropik yapı) istenebilmekte, bunu sağlamak için de liflerin farklı yönlerde yönlenmesini sağlamak amacıyla doku katlama (serme) tertibatının kullanılması gerekmektedir. Ayrıca; oluşan tülbentteki bölgesel farklılıkları ortadan kaldırmak ve üretilmesi hedeflenen dokusuz yüzeyin gramajının ayarlanabilmesi için de doku katlama-serme tertibatlarına ihtiyaç duyulmaktadır.

Doku serme işlemi;

1-Paralel

2-Çapraz

3-Dikey serme olarak üç şekilde gerçekleştirilebilmektedir

Paralel serme :Paralel sermede farklı tülbentler paralel halde olacak şekilde üst üste serilmekte ve daha sonra doku sabitleme ünitesine taşıyıcı bantlar sayesinde sevk edilmektedir

images/dokusuzyuzey/dksuz19.jpg 

 Çapraz serme; en çok kullanılan doku serme tipi olup, bu yöntemde besleme bandı (b) vasıtasıyla beslenen tarak tülbendi (a) ileri-geri hareket eden taşıma silindirleriyle (c, d) üst üste çapraz şekilde sevk bantlarına dik biçimde hareket eden iletim bandı (e) üzerine serilmektedir. Bu şekilde elde edilen dokularda liflerin bir yöne yönlenmesi engellenmiş olmaktadır.

images/dokusuzyuzey/dksuz19a.jpg

Dikey serme : Bu yöntem ile üretilmiş tülbentlerde liflerin büyük kısmı malzemenin alanına dik yönde yerleşmekte; oluşan yapı, liflerin konumu nedeniyle sıkışmaya karşı yüksek mukavemet ve elastik toparlanma göstermektedir. Bu serme biçiminde; aşağı yukarı hareket eden tarak (2) ile beslenen tülbent (1), ileri-geri hareket eden baskı çubuğunun (5) ucundaki iğne ve çalışıcı silindir yardımıyla çekilmekte ve tülbentten kıvrım (lamel) oluşturulmaktadır. Söz konusu kıvrım, taşıyıcı bant (3) ile ızgara (4) arasına çalışıcı silindirle (6) itilerek serme işlemi tamamlanmaktadır.

images/dokusuzyuzey/dksuz19b.jpg

 2-İğneleme (Needle-Punch) Yöntemi

Her türlü elyaf için uygun olan bu yöntem, bütün doku oluşturma yöntemleri ile elde edilmiş dokuların bağlanmasında kullanılabilmektedir. Aşağıdaki şekilde çalışma prensibi ile iğnelerin hareketinin görüldüğü bu teknik, özel dizayn edilen ve üzerinde çentikler bulunan iğnelerin doku üzerine dikey olarak indirilmesi ve çekilmesi esasına dayanmaktadır. İğnelerin yapıya dikey olarak girip çıkmasıyla yapıdaki lifler iğnelerin çıkıntıları sayesinde birbirlerinin içerisinden çekilerek dolaştırılmakta ve tülbent sabitlenmektedir.images/dokusuzyuzey/dksuz20.jpg

Aşağıdaki şekilde  tipik bir iğneleme makinası ve ana elemanları gösterilmektedir.Bu tip makinalarda, iğne tablası üzerinde yer alan çentikli iğneler, üst levhanın deliklerinden geçmekte, doku içerisine periyodik aralıklarla batıp çıkmaktadır. Üzerinde iğne geçişi için delikler bulunan üst levha ile üzerinde lameller bulunan alt levha, sabitlenmek istenen tülbente ve iğnelere kılavuzluk görevi yapmaktadır. Her dalışta iğneler belirli sayıda lifi yakalayarak dokunun içinden çekmekte, liflerin birbirine dolaşarak bağlanması sağlanmaktadır. İğneler geri çekildiğinde, bağlanan dokusuz yüzey sevk bandı ile hareket ettirilmekte ve oluşan kumaş sarılmaktadır

images/dokusuzyuzey/dksuz21.jpg

 İğne; iğneleme makinasının çalışan en önemli parçası olup, geliştirilmiş çok sayıda iğne tipi bulunmaktadır. Aşağıdaki şekilde iğneleme ile üretimde yaygın olarak kullanılan gövdesi kademeli ve kademesiz iğne tipleri ve iğnelerin kısımları görülmektedir.

images/dokusuzyuzey/dksuz22.jpg

Tipik bir iğnede bulunan temel kısımlar :

1-Dirsek

2-Gövde

3-Kılıç

4-Çentik

5- Uç

Dirsek: İğnenin iğne plakasına takılmasını sağlayan kısım olup, iğnenin iğne plakasında istenen düzende dizilimine de yardımcı olmaktadır. Enine kesiti daireseldir.

Gövde: İğnelerin iğne plakası üzerinde sabit şekilde durmasını sağlayan kısımdır ve enine kesiti daireseldir.

Kılıç: İğnelemeyi sağlayan çentikleri üzerinde taşıyan parça olup, kesit şekli eşkenar üçgen, yıldız, dörtgen olabilmektedir. Kılıç üzerinde yer alan çentikler; her köşede bulunan çentikler aynı hizaya gelmeyecek biçimde ve birbirlerine eşit mesafede yerleştirilmiştir.

Çentik: İğnelerin dokuya girişiyle beraber liflerin tutulmasını ve aşağı doğru taşınmasını gerçekleştirerek birbirine dolaşmasını sağlayan elemandır. Çentikler standart ve kapalı olmak üzere iki çeşitte olabilmektedir. Tipik bir çentikle ilgili bilinmesi gereken parametreler; çentik yüksekliği, derinliği, açısı, çentik ucu tipi, boyun uzunluğu ve açısı olup, aşağıdaki şekilde görülmektedir 

images/dokusuzyuzey/dksuz23.jpgUç: İğnelerin dokuya rahat giriş yapabilmeleri için iğnelerin en ucunda bulunan kısımdır, kullanım yerine göre iğneler sivri ya da küt uçlu olabilmektedir. Gövdesi kademeli iğnelerde yukarıda bahsedilen kısımların yanı sıra ince gövde bölümü bulunmaktadır. Bu bölüm sayesinde iğneler batma gücünü arttırmakta ve elastikiyet kazanmaktadır. Kullanılan iğneler; bahsedilen kısımlarının tipine ve ölçülerine göre farklılık gösterebilmektedir. Geliştirilen numaralandırma sistemleri ile iğneler standartlaştırılmıştır. Aşağıda özellikleri verilen bir iğne için numaralandırma sisteminde bulunan sayıların anlamları verilmektedir.

images/dokusuzyuzey/dksuz24.jpg

Üretilen dokusuz kumaşın gramajına ve özelliklerine göre; iğneleme işlemi ön iğneleme ve son iğneleme olmak üzere birkaç defa uygulanabilmekte, yüzeyin her iki tarafından ya da bir tarafından, düz veya açılı şekilde gerçekleştirilebilmektedir. Bunun yanında, üretilmesi planlanan kumaşın özelliklerine göre; iğne tipi, sayısı, dizilişi, dizilme sıklığı, uzunluğu, kalınlığı, iğne üzerindeki çentik sayısı, iğnelerin dalma derinliği ve iğneleme hızı değiştirilebilmektedir .

Bu yöntem kullanılarak üretilen kumaşlar; yeterli mukavemete, yüksek uzama ve esneklik özelliklerine sahiptir. Söz konusu dokusuz kumaşlar; temizlik bezi, filtrasyon malzemesi, ayakkabı iç ve dış tabakaları, astar, tela, filtrasyon malzemesi, yalıtım, dolgu amaçlı, çatı kaplaması, mobilya dokusu, eldiven astarları, bebek bezi dokuları olarak kullanım alanı bulmaktadır.

 
 
 
 
 
 
 
 
 
dokusuz99
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
dokusuz100
 
 
 
 
 
 
dokusuz101
 
 
 
 
 

 

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
?<